1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan’da ortaya çıkan virüs salgını olan COVID-19 pandemisi kişisel hayatlarımız kadar iş hayatına yönelik alışkanlık ve ezberlerin dönüşmesine ve değişmesine de sebep oldu. Normal şartlarda yerleşmiş alışkanlıkların değişmesi için uzun bir süre gerekebilirken Covid-19 ile hayatımıza giren bazı zorunluluklar nedeniyle insanlık olarak toplu bir değişim içerisinde kendimizi bulduk.
Bu süreçte iş hayatına yönelik birçok alanda ortaya çıkan bu değişim sürecinde ise bazı kavramlar daha kilit rol oynamaya başladı. İşte bunlardan bir tanesi belki de krizin en kritik anahtarı “Esneklik” olarak ifade ettiğimiz kavramdı.
Şüphesiz ki esneklik kavramı pandemiden önce de birçok çalışanın hayallerinde olan bir kavramdı. Hayallerinde olarak ifade ediyorum çünkü esneklik Türkiye çalışma ekosistemine henüz yerleşmemiş, genellikle global firmalar tarafından uygulama örneklerine yeni yeni rastlanmaya başlanan bir kavramdı. Pandemi dönemiyle birlikte ortaya çıkan durumlar bir nevi değişimi de zorunlu kıldı.
Çalışma saati olarak esnek saatler, evden, ofisten veya hibrit çalışabilme opsiyonu, belirli zaman dilimlerinde şehir dışından çalışabilme opsiyonu gibi uygulamalar esnek bakış açısına yönelik iş hayatında karşılaştığımız ilk uygulamalar arasında ilk akla gelenlerden…
Bu değişim ve dönüşümün altında yatan en önemli nedenlerden birisi ise çalışanların pandemi dönemiyle birlikte deneyimledikleri en zorlu şartlarda dahi “hayatta kalabilme” dürtüsü yer alıyor diyebiliriz. Kendilerine daha fazla vakit ayırmaya önem vermeye başlayan çalışanlar, iş yaşamına yönelik önemli farkındalıklara da sahip olmaya başladılar.
Tüm bu dönüşümün altında yatan en önemli faktörlerden birisiyse çalışan sağlığı ve mutluluğunun, üretkenliği ve verimliliği pozitif yönde etkileyen unsurların başında geldiğini fark etmiş olmak diyebiliriz. Bu durum çalışanların şirketlerde devam etme kararlarında da önemli bir kriter hâline gelmeye başladı. Şirketlerin çalışan refahına (well-being) verdikleri önem hem mevcut yapıyı korumakta etkili olmaya başlarken hem de yeni işe alımlarda yan haklar içerisinde gösterilen toplam bir paketin içerisinde değerlendirmeye alınıyor.
Mercer Türkiye 2021 Yetenek Eğilimleri Raporunun sonuçları değerlendiren Mercer Türkiye Kariyer Ülke Lideri Okan Sezer de esneklik konusuna yönelik şu notları düşüyor: “Araştırmamıza göre Türkiye’de firmaların 83’ü, esnek çalışma modellerinin, çalışan deneyimini en çok değişime uğratan faktör olarak öne çıkardığını ve bunun insan kaynakları planlarında en çok zorlandıkları konu olduğunu söylüyor.”.
Pandemi ile birlikte insan merkezli olarak ortaya çıkan bu değişimlerin içerisinde İnsan Kaynakları fonksiyonunun rolü şüphesiz ki kritik ve etkili bir noktada konumlanıyor. Bakış açıları ve değer yargıları neredeyse bütünsel bir değişime uğrayan Z jenerasyonunun da iş hayatında yer almaya başlaması ile bu tarz uygulamalar şirket tercihlerinde kritik bir öneme sahip olacağı gibi şirketlerin çalışan motivasyonunu sağlaması bakımından da büyük önem taşıyor.
Bir cevap yazın