Beni tanıyanlar bilir spiritüel anlamlar, enerjisel anlamlar da çok önemlidir benim için. Hayatta hep bir anlam aradım, yaşamımı ve yaptıklarımın bir anlamı olması lazım benim için. Bu konularda çok fazla kitap okurum, çok farklı kişileri dinlerim. Her dakika, her saniye farklı bir şeyler öğrenmek için çabalarım.
Geçenlerde tesadüfen biriyle tanıştım, bir “Numerolog”. Kendisiyle doğum tarihinize göre hayatınızın amacını çıkartıyorsunuz 😊 Bu yolculuk ve fark edişin çok güzel bir farkındalık olduğunu özellikle belirtmek isterim. En ilginci de aslında tesadüfen girdiğim “İnsan Kaynakları” alanının benim için tam da en uygun iş olması sonucunun çıkması oldu.
Dileğim; sonuç ve paraya bakmaksızın hareket etmektir, insanların maddiyatını değil ruhlarını görmektir, insanların koşulsuz ve karşılıksız olarak yaydığım yardım enerjisini hissetmeleridir. Bundan dolayı elde ettikleri sonuç ve kazanca göre değerlendirme ve kontrol enerjisi benim için her zaman önceliktir. Karşılıklı güvene dayalı ilişkiler sayesinde kendilerine hayatın maddi boyutuna dair bilgilerimi ve becerilerimi paylaşırım.
Başarı hikâyesi denilince insanların aklına hemen meşhurların, büyük mucitlerin, çok uluslu şirket kurucularının ya da sporcuların hikâyeleri akla gelir. Bu normal şartlar altında doğaldır fakat başarı dediğimiz şey sadece bunlarla mı sınırlıdır? Sadece meşhur olunca, rekorlar kırınca ya da zengin olunca mı başarılı olunmaktadır? Bana sorarsanız bu sorunun cevabı kesinlikle hayır. Bu hikâyelerin önemli dersler içerdiği, ilham verici olduğu doğrudur. Bunlar bir köşede dururken bana sorarsanız başarı hikayelerinin birçoğu günlük hayatın tam ortasında yer alıyor.
İnsan Kaynakları, benim için her zaman bir işten daha fazlası oldu. Yaptığım iş birilerini değerlendirmek, birileri hakkında raporlar düzenlemek gibi standartlaşmış kalıplar içerisine sıkışan bir alan olmadı. İnsanlarla iç içe olmak, hayatlara dokunabilmek, o hayatları renklendirebilmek ve verimli hale getirebilmek benim motivasyon ve beslenme detaylarım oldu.
Bana sorarsanız İnsan Kaynakları dediğimiz alan işveren ile çalışan arasındaki en önemli köprüdür. Bu köprünün doğru kurulması her iki tarafın mutluluğunu ve verimini direkt etkiler. İşveren, çalışanından memnun olacak ki işleri iyi gidecek. Çalışan da haklarının korunduğunu ve geleceğini garantiye aldığını bilerek çalışacak. Buradaki garantiden kastım ise aynı şirkette çok uzun yıllar çalışmak değil. İnsan Kaynakları olarak çalışanınızı öyle bir süreçle yetiştireceğiz ki bizden ayrılsa dahi bizim ona kattıklarımızla kolay iş bulabileceğinin farkında olacak. Bu durum onun özgüven ile işine sarılmasını sağlayacak gizli bir güç olacak.
Bugüne kadar çalıştığım her ortamda İnsan Kaynakları’nın tamamen “insan” temelli bir deneyim olduğu düşüncesiyle hareket ettim. Bu alan özgeçmişler, değerlendirme anketleri veya formlardan çok daha öte bir disiplin. Hayatın merkezinde, gerçek canlı kanlı. Size dokunabileceğiniz insanlardan bahsediyorum. İnsanla iç içe olunca, insanla samimi bir şekilde sahiden bir araya gelince verimlilik ve başarı kendiliğinden geliyor.
Kariyer planlamamın başladığı yerde kendime İnsan Kaynakları Direktörü olmak üzerine bir plan çizmemiştim. Hayatın akışı ve bu akış içerisindeki dönüşümler benim bu noktaya evirilmeme olanak sağladı. Bu evirilmenin başladığı yeri fark ettiğimde bu işten çok fazla mutlu olacağımı ve insanlarla birlikte olmanın beni mutlu ettiğinin farkına vardım ve bu bilinçle de yola devam ettim. Bugün bulunduğum yerden kendi hikâyeme baktığımda iyi ki bunların hepsini yapmışım diyorum. İyi ki’lerimin bolluğu benim mutlu ve huzurlu çalışabilmemi belirliyor.
Ne dersiniz, pozisyondan bağımsız olarak mutlu ve huzurlu çalışabilmek te bir başarı hikâyesi sayılır mı? 🙂
Tam da dün kızıma başarı kime göredir? Diye sormuştum. Zirvede olmak mı yoksa bir önceki hayatında belki tembeldin şimdi çalışkan olmayı başarıyorsundur. Demiştim. Üstüne bu yazı geldi. Ne doğru tespit bana göre.👍🏻Sevgiler